SAFFET EMRE TONGUÇ İLE İLKBAHARDA AKDENİZ ROTASI
Toprağın kokusu, yeşilin tonları, güneşin sıcaklığı yepyeni bir güzelliğin habercisi olarak davetini sundu. Haliyle yola çıkma hissi yeniden kendini hatırlattı.
Ben de bayram tatilinin de yaklaşmasıyla birlikte Akdeniz’e doğru yola çıkmak için hazırlanmaya başladım.
Önümde eşsiz bir yol ve yeşille mavinin iç içe olduğu sakin bir tatil vardı. Şüphesiz ki en iyi şekilde değerlendirecek ve bu yolculuğun tadını çıkaracaktım.
Yola Değer Katan Bir Heyecan
Yola çıkmadan önce ziyaret etmeyi düşündüğüm yerleri planlamıştım. Her zaman böyle yaparım. Mutlaka görmek istediğim, daha önce gördüysem yeniden ziyaret etmekten mutluluk duyduğum lokasyonlar vardır.
Keyif dolu yolculuğum da bu duygularla başladı ve yaklaştıkça heyecanımın katlanarak büyüdüğünü hissettim.
Bir yere varmanın hissi, benim için yolda olmanın getirdiği heyecanla birleşerek çok daha kıymetli oluyor. Çünkü merakım ve keşif duygum kendini yepyeni anlamlarla büyütüp yaşamaya değer kılıyor.
Haliyle hazırlığımı da özenle yaparak yollara düşüyorum... Yolda olmanın en güzel hali tam olarak bu benim için.
Denizin ve Kumun Çağrısı
Eşsiz Akdeniz manzaralarıyla dolu yollardan geçip Antalya’ya doğru devam ederken tüm kış denize girmeyi ne kadar da özlediğimi anlıyorum. Yeni yeni ısınan denizin çağrısı tam da böyle bir şey olsa gerek. Öte yandan Antalya’nın o eşsiz doğası, insanı kendine çeken güneşi ve toprağın kokusu birleşince, duyduğum heyecan ve mutluluk daha fazla artıyor.
Baharda Antalya’da denize girmeniz gayet mümkün. Ve bunun için pek çok plaj ve koy sizleri bekliyor. Hem doğayla iç içe hem de tatil hissini en iyi şekilde yaşatan güzelliklerle dolu.
Denize girip güneşlenebileceğiniz, sakinliğiyle ve coşkusuyla kendinize kalabileceğiniz pek çok seçenek olduğunu da söylemek isterim. Kaputaş, Gökliman ve Adrasan plajı bunlardan sadece bazıları. Zaten kıyı boyunca yolun keyfini çıkarırken pek çok güzel koyla karşılaşmanız ve denizin tadını çıkarmanız mümkün.
Antalya’nın bir diğer doğal güzelliği de şelaleleri. Aşağı Düden’den Kurşunlu’ya, Manavgat’tan Uçansu’ya uzanan bu harikalar, ağaçların arasından yapacağınız yolculuklarla masal diyarlarına ulaşmanıza olanak sağlayacaktır. Özellikle Manavgat Şelalesi bu anlamda beni içlerinde en çok etkileyen şelale diyebilirim. Ne zaman ziyaret etsem farklı bir duyguyla karşılıyor beni. Sesi, serinliği ve rengiyle yaşattığı bu duyguyu sizlerin de deneyimlemesini tavsiye ederim.
Akdeniz bölgesinin ve özellikle Antalya’nın bir diğer hoşuma giden özelliği de turizmin en gözde lokasyonlarından biri olmasından dolayı pek çok konaklama seçeneğine sahip olması.
Sakinliği ve doğayla iç içe olmayı sevenler için ayrı, eğlenceyi sevenler için ayrı lokasyonlarda pek çok seçenek mevcut. Örneğin hareketliliği sevenler için Kaleiçi, Belek, Kemer ve Çıralı konaklamak için oldukça güzel bölgeler.
Medeniyetlerin Evi
Antalya’nın en çok dikkatimi çeken özelliklerinden biri de tarih boyunca Anadolu’da en çok antik kente ev sahipliği yapan şehir olması. Akdeniz bölgesi zaten kadim bir geçmişe sahip. Bu anlamda önemi de değeri de çok büyük.
Likyalılar’dan Romalılar’a, Bergamalılar’dan Bizanslılar’a bir zamanlar bu topraklarda pek çok medeniyet yaşamış. Gerçekten büyüleyici değil mi?
Benim bugün yürüdüğüm patikada yüzyıllar önce başka medeniyetlerden insanlar yürümüş. Yüzdüğüm sularda yine bambaşka medeniyetlerin izi var. Balık tutmuşlar, ormanlarında yürümüşler, aynı göğün altında, aynı yeşilliğin içinde...
Bunu düşünmek ve bugün de yaşamaya devam eden tarihi kalıntıları görmek unutulmaz bir deneyime dönüşüyor.
Yürüyüş demişken Likya Yolu’nu anmadan olmaz elbette. Burası, dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından biri olarak gösteriliyor.
Aynı zamanda rota üzerinde bulunan Gelidonya Feneri manzarası, 2007 yılında Türkiye’nin en güzel manzarası seçilmiş. Eğer zamanınız olursa bu rotayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Güneşin batışını seyretmek için Side Antik Kent yolunu tutuyorum. Günün sonunda seyretmek istediğim en eşsiz güzelliklerden biri de burada yaşanıyor. Sabah erken saatlerde uyanabilirseniz güneşin doğuşunu da buradan seyredebilirsiniz.
Aynı zamanda Aspendos, Myra, Patara gibi diğer tüm antik kentlerde eşsiz bir gün doğumu ve gün batımı manzarası var. Aspendos’tan Side’ye pek çok değerli miras yüzyıllardır yaşamaya devam ediyor.
Akşam olunca gün içindeki tatlı yorgunluğumun farkına varıyorum ve yemek için yeniden merkeze dönüyorum. Antalya mutfak bakımından damak tadı çok gelişmiş bir yer. Ege ve Akdeniz kıyılarında karşılaşabileceğiniz en güzel lezzetler, Antalya’da marifetli ellerin hazırlığıyla sofranıza konuk oluyor.
Deniz ürünleri, zeytinyağlılar, ızgara etler ve balıklar, taze otlarla hazırlanan mezeler ve salatalar; kısacası en özel yemeklerin buluştuğu bir coğrafya burası.
Aynı zamanda bu bölgeye özgü hibeş, taratorlu tekir tava, barbunya piyazı, sedik aşı ve gökçesu pilavı mutlaka tadına bakmanız gereken diğer lezzetler.
Antalya’da Kültür ve Sanat
Anadolu’nun pek çok şehrinde olduğu gibi Antalya’da da kültür ve sanata büyük bir önem veriliyor. Öyle ki yıllardır şehirde düzenlenen ulusal/uluslararası festivaller bunun en açık göstergesi. Örneğin Antalya Altın Portakal Film Festivali bunlardan en önemlileri arasında yer alıyor.
Bir diğer önemli festival de Antalya ile özdeşleşen Antalya Kum Heykel Festivali. Türkiye’nin tek dünyanın ise en büyük kum heykel etkinliği olduğu söyleniyor. Gelenekselleştiği gibi pek çok açıdan umut ve ilham veren de bir festival. Gerçekten hem gurur duyuyorum hem de mutlu oluyorum.
Antalya’nın kültür hayatında önemli yer tutan bir diğer değer de müzeler. Çoğunluğu şehir merkezinde bulunan müzelerde, ilk çağlara kadar uzanan kalıntıları görmek mümkün. Antalya Müzesi, Side Müzesi, Alanya Atatürk Evi Müzesi ve Kaleiçi Müzesi bunlardan bazıları. Aynı zamanda Türkiye’deki ikinci büyük oyuncak müzesinin de Antalya Oyuncak Müzesi olduğunu belirtmek isterim.
Pirelli ilkbahar rotamızda Akdeniz’in gözde şehirlerinden biri olan Antalya’ya konuk olduk. Pek çok güzelliği, tüm ihtişamıyla birlikte bize sunan doğanın gölgesinde geçirdik. Umarım sizler de çıktığınız yolculuklarda eşsiz güzelliklerle ve unutulmaz hatıralarla iç içe olursunuz. Bir başka rotada tekrar görüşmek üzere, kendinize iyi bakın...
Saffet Emre Tonguç Hakkında
1966 yılında Çorlu’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesinde Turizm ve Otel Yöneticiliği ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinde öğrenim gördü. Şimdiye kadar 130 ülkeye seyahat etti ve yaklaşık 1.400 şehir gördü. Yazar, profesyonel konuşmacı ve TV programcısı olarak yürüttüğü çalışmaları ile birlikte turizmi keşif duygusuyla birleştirdiği özel rotalara turlar düzenleyerek profesyonel rehberliğe devam ediyor.